Kadınların işgücü piyasasına katılımı, yalnızca ekonomik kalkınmanın değil, aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitliğinin de en güçlü göstergelerinden biridir. Ancak son yıllarda Türkiye’de kadın işsizlik oranındaki artış, mevcut sosyal politika mekanizmalarının yetersiz kaldığını ortaya koyuyor. Artan kadın işsizliği, sadece bir ekonomik gösterge değil, aynı zamanda eğitim, bakım yükü, toplumsal algı ve kurumsal yapıdaki eksikliklerin de bir sonucudur.
Kadınların işsizlik oranının yükselmesinde birçok iç içe geçmiş etken rol oynuyor:
Kadınlar genellikle hizmet sektöründe (perakende, turizm, eğitim, sağlık gibi) yoğun şekilde istihdam ediliyor. Pandemi sürecinde en çok etkilenen bu sektörler oldu. İş kayıpları, esnek çalışma modellerinin yetersizliği ve ev içi yüklerin artmasıyla kadınlar daha fazla iş gücü dışına itildi.
Kadınların işgücüne katılmasını engelleyen en temel nedenlerden biri, çocuk, yaşlı ve hasta bakım sorumluluklarıdır. Kreş desteğinin yetersizliği, okul öncesi eğitim olanaklarının sınırlılığı ve yaşlı bakım hizmetlerinin yaygın olmaması, kadınların iş hayatında kalıcı yer edinmesini zorlaştırıyor.
Kadınların sahip olduğu beceriler ile iş piyasasının talepleri arasında giderek büyüyen bir uyumsuzluk var. Kadınlar, özellikle dijital dönüşüm, mühendislik ve üretim gibi sektörlerde daha az temsil ediliyor ve bu da iş bulma olanaklarını kısıtlıyor.
Çalışan kadına dair olumsuz yargılar, aile içi baskılar ve toplumda “kadının yeri evidir” anlayışı, kadınların iş hayatına atılmasını engelleyen önemli faktörler arasında yer alıyor.
Türkiye’de kadın istihdamını artırmaya yönelik sosyal politikalar son yıllarda geliştirilmiş olsa da, uygulamada etkili sonuçlar alınamıyor. Bunun sebepleri şunlardır:
Kadın işsizliğinin çözümü için sosyal politikaların kapsamlı biçimde yeniden ele alınması gerekiyor. İşte önerilen bazı reform adımları:
Her mahallede devlet destekli kreşlerin açılması, kadınların iş hayatında kalmasını doğrudan etkileyen bir adım olur. Ayrıca özel sektörün kreş yatırımlarına vergi indirimi sağlanabilir.
Evden çalışma, yarı zamanlı istihdam, uzaktan eğitim gibi modeller hem kamuda hem özel sektörde desteklenmeli. Bu modeller, özellikle çocuk sahibi kadınlar için istihdamı kolaylaştırabilir.
Dijital beceriler, kodlama, e-ticaret ve girişimcilik gibi alanlarda kadınlara özel eğitim programları düzenlenmeli. Bu programlar ücretsiz ve sertifikalı olmalı; iş garantili meslek edinme kursları da teşvik edilmeli.
Kadınların kendi işini kurmasını teşvik edecek mikro kredi sistemleri, vergi muafiyetleri ve yatırım destekleri artırılmalı. Kadın kooperatifleri yaygınlaştırılmalı ve pazarlama kanallarına erişimleri kolaylaştırılmalı.
Erkeklerin de sorumluluk aldığı bir aile ve iş yaşamı modeli teşvik edilmeli. Toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi, okullardan başlayarak yaygınlaştırılmalı.
Uluslararası araştırmalar, kadınların iş gücüne daha fazla katılmasıyla ekonomik büyümenin sürdürülebilirliğinin arttığını gösteriyor. Türkiye’de kadın istihdamının %10 oranında artması, GSYH’de %3-4’lük bir büyümeye denk geliyor. Bu nedenle kadın işsizliğini azaltmak, sadece bireysel bir mesele değil, ekonomik bir zorunluluktur.
Kadın işsizlik oranındaki artış, mevcut sosyal politikaların sınırlı kaldığını açıkça ortaya koyuyor. Yeni sosyal politika anlayışının temelinde sadece ekonomik teşvikler değil, toplumsal dönüşüm, bakım ekonomisi yatırımları ve cinsiyet eşitliğini gözeten bir vizyon yer almalı. Kadınların daha görünür, daha güçlü ve daha üretken bir iş gücü haline gelmesi, Türkiye’nin kalkınma yolculuğuna da büyük katkı sunacaktır.
UNCATEGORİZED
23 Ekim 2025UNCATEGORİZED
23 Ekim 2025UNCATEGORİZED
23 Ekim 2025UNCATEGORİZED
23 Ekim 2025UNCATEGORİZED
23 Ekim 2025UNCATEGORİZED
23 Ekim 2025UNCATEGORİZED
23 Ekim 2025